SAĞLIK - 01 Kasım 2022 Salı 10:48

Fethi Sekin Şehir Hastanesi bölgede ’skolyoz’ hastalarının umudu oldu

A
A
A
Fethi Sekin Şehir Hastanesi bölgede ’skolyoz’ hastalarının umudu oldu

Fethi Sekin Şehir Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji kliniği yaklaşık 6 ay önce skolyoz ve kifoz vakalarına hizmet vermeye başladı.

Fethi Sekin Şehir Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji kliniği yaklaşık 6 ay önce skolyoz ve kifoz vakalarına hizmet vermeye başladı. Hastane, Tunceli, Muş ve Bingöl başta olmak üzere çevre illerden gelen hastaların ihtiyaçlarına uluslararası standartlarda cevap veriyor.


Sağlık Bakanlığı tarafından hizmete açılan ve şehir hastanelerinin altıncısı olarak 1 Ağustos 2018 tarihinde hasta kabulüne başlayan Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi, deneyimli sağlık personeli, 5 yıldızlı otel konforundaki donanımı ve sağlık alanındaki son teknolojiye sahip cihazlarıyla dünya standartlarında hizmet veriyor. Bu çerçevede Ortopedi ve Travmatoloji Bölümünde yaklaşık 6 ay önce skolyoz (omurga eğriliği) hastaları için de hizmet vermeye başlandı. Bölgenin hasta sayısı ve ihtiyaçlarına uluslararası standartlarda cevap veren, özellikli tedavi gerektiren skolyoz ve kifoz vakalarının ihtiyacını karşılayacak olan hastane bünyesindeki bu merkez, bölgeye hitap etmeye devam ediyor. Skolyoz ameliyatlarının gerçekleştirildiği ilk günden itibaren, Elazığ başta olmak üzere Bingöl, Tunceli, Muş, Malatya, Diyarbakır ve çevre illerden gelen 7 hasta gerçekleştirilen başarılı operasyonlarla sağlığına kavuştu.


Skolyoz hastalarının, tanı, takip ve cerrahisini uyguladıklarını belirten Fethi Sekin Şehir Hastanesi Başhekim Yardımcısı Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. Oğuz Kaya, ’’Skolyoz hastalığını, omurgada eğrilik olarak niteleyebiliriz. Omurgadaki eğrilikler sonrasında hastalara cerrahi tedavi gerekebiliyor. Hastanemiz dört yıldır açıldı. Yaklaşık 6 aydır, skolyoz ve kifoz ameliyatlarını hastanemizde yapmaktayız. Şimdiye kadar toplam 7 hastamızı ameliyat ettik, bunlardan iki tanesi ağır deformite olan vakalarımızdı ve bu iki hastanın ameliyatına Prof. Dr. Bekir Yavuz Uçar hocamız da iştirak etti” dedi.


Bingöl’den gelerek Fethi Sekin Şehir Hastanesinde ameliyatı başarıyla gerçekleştirilen 14 yaşındaki hastaları hakkında bilgi veren Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Anıl Agar ise ’’Vakamız 14 yaşında kız hasta. Bize Bingöl’den başvurmuştu. Hastamız yürüyüşünde ve omurgasında eğrilik şikayeti ile bize başvurdu. Hasta ve yakınlarıyla görüşüp gerekli tetkikleri yaptıktan sonra hastanemizde tedavisini üstlendik. Ameliyat ettiğimiz hastamız, ergenlik yaş ortalarında çıkan adölesan skolyoz olan bir hastamız. Hasta yakınlarının ve ailelerin özellikle dikkat etmesi gereken şey, çocuklarda omuz eşitsizliği. Çocukları çıplak gözle arkadan gördükleri zaman omurgalarında eğrilik olup olmadığını fark etmeleri bizim için önemli. Bu şekilde fark edilen hastaların bir sağlık kuruluşuna başvurup omurga filmleri çekilmesi gerekmekte. Bizler de bu filmlerden açıları ölçüp ona göre hastaların tedavi planlamasına başlıyoruz’’ diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Baba yadigarını gördüğü rüyalar üzerine 15 yıl sonra bulup, uzun uğraşlarla satın aldı Hatay’da yaşayan Emre Örer, babasının maddi imkansızlıklardan dolayı sattığı aracın rüyalarına girmesi üzerine babasının Toros’unu 15 sene sonra yeniden bularak satın aldı. Aracı satın almak için uzun uğraşlar veren ve aracı satın almasıyla rüyalarının son bulduğunu ifade eden Örer, baba yadigarı Toros’unu evladına bırakmayı planlıyor. Arsuz ilçesinde esnaflık yapan 35 yaşındaki Emre Örer, babasının 2018 yılında vefat etmesinin ardından 2003 yılında maddi imkansızlıklardan dolayı satmak zorunda kaldıkları Renault marka 1970 model sedan Toros aracı rüyalarında görmeye başladı. Örer’in hayatı arka arkaya gördüğü rüyalar sonrası babasının maddi imkansızlıklardan dolayı sattığı Toros’un üzerine yoğunlaştı. Örer, yaptığı araştırmalar sonrası babasına ait aracı Kahramanmaraş’ta bularak satın almak istedi fakat aracı sahipleri ne sattı, ne de bir bedel biçti. Aracı satın alamadan Hatay’a dönen Örer, rüyaların devam etmesi üzerine yaklaşık 1 yıl sonra yeniden Kahramanmaraş’a gitti ve uzun uğraşlar sonrası babasının aracını yıllar sonra satın almayı başardı. Aracı satın alarak Arsuz’a dönen Örer, 2019 yılında araca 150 bin TL harcama yaptı. Aracı satın almasıyla birlikte rüyaları son bulan ve yaptığıyla duyanlarda hayranlık uyandıran Örer, gözü gibi baktığı baba yadigarını 8 yaşındaki evladına bırakacağını söyledi. "Yaklaşık 15 yıl önce sattığımız aracımızı babamın vefatı sonrası babamla beraber rüyamda görmeye başladım" Gördüğü rüyaların etkisiyle rahmetli babasının hatırası olan aracı tekrar satın almak için harekete geçtiğini ifade eden 35 yaşındaki Emre Örer, "2003 yılında rahmetlik babam bu arabayı maddi imkansızlıktan satmak zorunda kalmıştı, babam 2018 yılında rahmetli oldu. Vefat etmeden önce maddiyattan ötürü satmıştı. Yaklaşık 15 yıl önce sattığımız aracımızı babamın vefatı sonrası babamla beraber rüyamda görmeye başladım. Bir rüyayı birden fazla görünce insan düşünmeye başlıyor, ben bu rüyayı neden görüyorum diye kendisini sorguluyor. Birden çok görünce dedim artık ben bu arabayı bulmaya çalışacağım, bir de arabanın sağlam olup olmadığını da bilmiyordum. Plakasından araştırdık, Kahramanmaraş’ın Ilıca beldesinde bir yerde arabamız bulundu" dedi. Babasının aracını Kahramanmaraş’ta köylüler tarafından ortak kullanılır ve çürümüş halde bulduğunu ifade eden Örer, ilk denemede satın alamadığı aracı satın almak için 1 yıl sonra yeniden gittiğini ifade ederek "Hemen arkadaşlarımızla beraber gittik, arabanın yanına. Arabayı dağ başında sahipleri tarafından odun taşınırken, her tarafı çürümüş halde bulduk. Bu arabayı izniniz olursa tekrar geri satın almak istiyoruz deyince adamlar tabii şaşırdılar, ilk başta rüyaları anlatınca ya gerçekten mi böyle bir araba rüyada görülür mü gibi şekilde tepkiler oldu. Biz bu arabayı burada kullanıyoruz satmayı düşünmüyoruz dediler. Biz de elimizden geldiğince usulünce tekliflerde bulunduk, istediğiniz başka bir araba varsa gelip onu getirelim dedik. Siz araba gösterin, biz onu sizin için satın alalım yeter ki bu arabayı verin derken sağ olsun abilerim bize kapılarını açtı sanki bir kız istiyormuş gibi adamların evinde arabaya müşteri olduk. Aramayı satmak istemediler, satacak olursak size haber veririz dediler ve bizde daha fazla zorlamanın doğru olmayacağını düşünerek aracı almadan geri döndük. Bir yıl aradan geçti, ben tekrar rüya görmeye başladım ve bu sefer gördüğüm rüyalar çok gerçekçiydi. Yanıma da yine 2-3 arkadaşımızı aldık arabanın peşine gittik, büyüklerine sordular köyde hep birlikte kullandıkları için tek kişiden çıkmıyordu karar. Bu sefer bizi kırmadılar. O zamanın parasıyla bir miktar söylediler biz de hiç kırmadık onları istedikleri miktarı vererek arabayı aldık" ifadelerini kullandı. Toros’una her bindiğinde anılarının canlandığını belirten Örer, 2019 yılında aracına 150 bin TL harcama yaptığını ve 8 yaşındaki kendisinin aracı kullanmak isterken çarpmasıyla oluşan hasarıysa hatıra olarak yaptırmadığını ifade ederek "Arabanın bir yıl boyunca tadilatı sürdü, şu an hesap yapacak olursak 600 bin TL’yi aşıyor. Tabii ki o zaman 150 bin TL civarında harcamışım şu an yaptıracak olsanız 600 bin TL’nin üstünde. Şu anda arabamız gerçekten verdiğimiz değeri fazlasıyla gösteriyor ,arabanın orijinal olması bizim için büyük bir avantaj. Nasip olursa ben de bunu kendi oğlum için satın aldım. Bu arabada öğrendim araç kullanmayı, her anında her marşa basmam da çocukluğumu hatırlıyorum içine bindiğimde o çocukluğumdaki kokuyu halen hissediyorum. Manevi değeri çok yüksek, aynı şeyi şimdi oğlundan istiyorum. Evladım 8 yaşında bu araba onun, inşallah o da bizlerin yaşına geldiğinde geldiğin de kendi evlatlarına saklayabilecek bu arabayı. İyi bakabilirse saklamasını isterim, Rabbim satmayı gerek duydurmasın inşallah" şeklinde konuştu.
Gaziantep Ramazan’ın en "sessiz" mukabelesi Gaziantep’te işitme engelli kadın kursiyerler, Ramazan ayının önemli ibadetlerden biri olan mukabele geleneğini işaret diliyle sürdürüyor. Gaziantep İl Müftülüğü bünyesinde İşitme Engelliler Kur’an-ı Kerim Kursu’nda eğitim gören 15 kadın kursiyer, işaret diliyle Kur’an-ı Kerim öğreniyor. Ulu Cami’de işitme engellilere yönelik düzenlenen Kur’an-ı Kerim kursuna katılan işitme engelli kadın kursiyerler, Ramazan ayında da mukabeleyi işaret diliyle takip ediyor. Sessiz dünyalarını Kur’an-ı Kerim ile aydınlatıyorlar İşitme engelli kadınlar, kendilerine yönelik açılan bu kursta işaret diliyle Kur’an-ı Kerim öğrenmenin sevincini yaşamanın yanı sıra sessiz dünyalarını da Kur’an-ı Kerim ile aydınlatıyor. Ulu Cami’de eğitmen Kifayet Ateş tarafından verilen dersle Kur’an-ı Kerim’i öğrenen işitme engelli kadınlar, Ramazan ayında mukabele okumaya başladı. İşaret diliyle Kur’an-ı Kerim okuyan işitme engelli kadınlar, Ramazan ayı içerisinde Kur’an-ı Kerim’i hatim etmeyi hedefliyor. Kursta yapılan programa göre her gün belirlenen cüz sayısını okuyan işitme engelli kadınlar, Ramazan ayı boyunca mukabele geleneğini sürdürecek. Mukabelenin yanı sıra Kur’an-ı Kerim tefsiri dersi de alan kadınlar, Ramazan ayını dolu dolu geçiriyor. "İşaret diliyle Kur’an-ı Kerim’i öğrenerek sessiz bir şekilde mukabele yapıyorlar" Eğitmen Kifayet Ateş, 2016 yılından itibaren işitme engellilere yönelik açtıkları kursta birçok işitme engelli kadına Kur’an-ı Kerim eğitimi verdiklerini söyledi. Ramazan ayı nedeniyle kursta mukabele yaptıklarını belirten Ateş, "İşitme engelli öğrencilerle biz 2016 yılından beri birlikteyiz. Kursumuz aktif olarak devam ediyor. İşitme engelli öğrenciler işaret dili ile Kur’an-ı Kerim’i öğrendikleri için sessiz bir şekilde mukabele yapıyor. Ramazan ayının ilk gününden itibaren her gün birlikte bir cüzü hep beraber okuyoruz. ondan sonra ben onların arasında Kur’an-ı Kerim’i dinliyorum. Daha sonra da Kur’an-ı Kerim’i daha iyi anlamaları için tefsirini de anlatıyoruz. Okuduğumuz cüzün öne çıkan ayetlerinden bazı konularını öne çıkartarak onlara anlatıyorum. Bu şekilde Kur’an-ı Kerim’i daha iyi anlamış oluyorlar. Kursiyerlerimiz bir yandan Kur’an-ı Kerim’i okurken bir yandan da mukabele yapmış oluyorlar. Bu şekilde Ramazan’ın rahmetini yaşamış oluyorlar. Kursiyerlerimiz yaptıkları mukabele ile çok mutlu olduklarını söylüyorlar" dedi. Kur’an-ı Kerim’i işaret diliyle okuyan kursiyerler ise Ramazan ayının önemli ibadetlerden biri olan mukabele geleneğini işaret diliyle sürdürdükleri için çok mutlu olduklarını dile getirdiler.
Kocaeli Sokak sokak iyiliğin peşinden koşuyor, küsleri barıştırıp, camiler temizliyorlar Kocaeli’de başlatılan "İyilik Kılavuzu Hareketi" kapsamında, öğrenciler iftar sofralarında farklı kültürleri buluşturdu, küsleri barıştırdı ve camileri temizledi. 33 gün sürecek bu anlamlı projede 1200 öğrenci ve 300 danışman her gün iyiliğin peşinde koşuyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Ramazan ayına özel olarak "İyilik Kılavuzu Hareketi"ni başlattı. 33 gün sürecek projede, 1200 öğrenci ve 300 danışman iyilik kavramlarını hayata geçirerek toplumda farkındalık oluşturuyor. Proje kapsamında iftar sofralarında farklı kültürlerden öğrenciler bir araya gelirken, küsler barıştırılıyor ve camiler temizleniyor. Ramazan boyunca devam edecek olan İyilik Kılavuzu Hareketi, her gün farklı bir iyilik çalışmasıyla insanları buluşturmaya devam edecek. İyilik hareketinin en anlamlı etkinliklerinden biri, küslüklerin sona erdirilmesi oldu. Bu kapsamda öğrenciler, sokak sokak gezerek barıştırılması gereken kişilerle görüştü. Küs anne-kızı barıştırdılar Küslerin barıştırılması görevini organize eden Selahattin Ensar Komut, projenin detayları hakkında bilgiler verdi. Komut, "Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı bu proje, Ramazan’ın başlamasına üç gün kala hayata geçirildi. 33 gün boyunca, merhamet ve ülfet gibi kavramları esas alan 33 farklı iyilik etkinliği düzenleniyor. 300 takımda yer alan ortaokul, lise ve genç yetişkin kardeşlerimiz her gün iyiliğin peşinde koşuyorlar. Kocaeli’de iyiliği yarıştıranlar var. Bugün de küs olanları barıştırmak görevlerinden birisiydi. İyilik kılavuzu öğrencilerimiz karşılaştıkları bir teyzemizi kendi kızıyla barıştırdılar ve görevi yerine getirmiş oldular" dedi. Yabancı öğrencilere iftar verildi Öğrenciler, projeye farklı ülkelerden gelen öğrencileri de dahil ederek büyük bir iftar organizasyonu da düzenledi. Projede yer alan 10. sınıf öğrencisi Ceylan Naz Akgün, "Projemizin amacı iyiliği yaymak. Bizde burada iyiliği yaymak için yabancı öğrencilerimize iftar düzenledik. 9 yabancı uyruklu öğrencimiz var. Mısır, Endonezya, Tanzanya ve Gürcistan’dan gelen arkadaşlarımızla kültürlerimizi karşılaştırma fırsatı bulduk" diye konuştu. Öğrencilerden projeye tam not İftar programına katılan Gürcistan uyruklu Miranda Shainidze ve Endonezya uyruklu Sri Agustina da organizasyona katılmaktan büyük mutluluk duyduklarını belirterek, emeği geçenlere teşekkür etti. "Bu sadece bir basamak" Takım Kaptanı Zeynep Çolakoğlu da, "İyilik Kılavuzu hareketinin bize böyle bir fırsat sunması mutluluk verici. Bu sadece bir basamak, daha fazla etkinlilerimizde olacak" ifadelerini kullandı. Camileri temizlediler İyilik Kılavuzu hareketinin bir diğer etkinliği ise cami temizliği oldu. Projeye katılan gençler, camileri temizleyerek topluma katkı sundu. Bu etkinliğe katılan Seyit Yavuz, "Proje kapsamında bugünkü görevimiz cami temizliğiydi. İyilik Kılavuzu hareketi çok kapsamlı bir proje. Cami temizliği de bunlardan biriydi" şeklinde konuştu. "Bize iyilik kattı" Projeye katılan öğrencilerden Yaren Uludağ da, "Bizim için çok mutluluk verici bir etkinlik oldu. Kadınlar genellikle camilere daha az gidiyor. Umarım yaptığımız temizlik camiye gelenler için daha hijyenik bir ortam sağlar. Bu proje bize iyilik kattı" dedi.
Ankara TESK Başkanı Palandöken: "Ürünlerin sağlığa zararlı olup olmadığının kontrol edilmesi lazım" Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, "Dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, üretim merkezlerinde veya alışveriş yapılan yerlerdeki tüketici duyarlılığıdır. Ürünlerin sağlığa zararlı olup olmadığının kontrol edilmesi lazım, yoksa denetimlerin amacına uygun olmaz ve insanların daha sağlıklı beslenmelerini sağlayamaz" dedi. Bendevi Palandöken, alışveriş yaparken sağlık unsurlarına dikkat edilmesi gerektiğini belirterek ürünlerin sağlığa zararlı olup olmadığının kontrol edilmesinin önemli olduğunu aktardı. Tüketicilerin korunması için üretim sürecinden itibaren bir denetim mekanizması olması gerektiğini vurgulayan Palandöken, "Tarladan soframıza gelinceye kadar yapılacak denetimlerin gerçekten amacına uygun olabilmesi için üretim merkezlerinden başlanması lazım. Örneğin, ürünler piyasaya arz edildikten sonra raftaki ürünün kontrol edilmesi, o ürün tükendikten sonra ancak yapılması gereken denetimlerin de bir işe yaramadığını gösteriyor. Dolayısıyla hem tüketicinin bu konudaki rahatsızlığı hem de esnafın vatandaşla karşı karşıya gelmesine neden oluyor. Tarlada, bu ürünlerin katkı koruyucu şekildeki zirai ilaçlardan arındırılmış olduğu yani üretim künyesinin olması gerekliliği ve üretim sonrasında rafa ve tezgaha konulacak ürünlerin fabrikadaki ana üretim merkezlerinde kontrol edilmesi gereklidir" diye konuştu. "Ürünlerin sağlığa zararlı olup olmadığının kontrol edilmesi lazım" Denetimlerin amacına hizmet edebilmesi için tüketici kontrollerinin de çok önemli olduğunu söyleyen Palandöken, "Örneğin, et mi, et mamulleri mi? Tabii ki kaynağında yapılmalı. Hazırlanmış ve rafa konulmuş buzdolabında saklanmış ancak vatandaşın aldıktan sonra tahlil edilmesi gereken ürünler sağlıklı bir şekilde insanların tüketebileceği ürünler olmaktan öteye gitmemelidir. Halbuki üretim merkezlerinde bu kontroller yapıldığında insanlar daha sağlıklı yiyeceklere ulaşmış olacaklar. Tabii ki dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, üretim merkezlerinde veya alışveriş yapılan yerlerdeki tüketici duyarlılığıdır. Ürünlerin sağlığa zararlı olup olmadığının kontrol edilmesi lazım, yoksa denetimlerin amacına uygun olmaz ve insanların daha sağlıklı beslenmelerini sağlayamaz" diye konuştu. "Sağlığınızın riske girebileceğini şimdiden göz önünde bulundurmanız gerekmektedir" Alışveriş yaparken vatandaşlarında ürünleri iyi incelemesi gerektiğinin altını çizen Palandöken, "Bu açıdan vatandaşların güvenilir noktalardan alışveriş yapması ve otokontrol yapması, belki de denetim sürecine katkıda bulunarak daha sağlıklı ürünler tüketmelerine imkan tanıyacaktır. Bilindiği üzere, her gün yapılan denetimler sonucunda tükettiğimiz ürünlerin ne kadar karmaşık katkı maddeleriyle üretildiği biliniyor ve bu durum insanları mağdur ediyor veya tereddütle yaklaşmalarına neden oluyor. Soruyorlar, bu üründe bir sorun var mı diye; halbuki, bu ürünün başında bu kontroller yapılmış olsaydı, hem vatandaşların sağlıklı gıdalara erişimi kolaylaşacak hem de insanların en önemli ihtiyaçları olan temel gıda maddelerinde veya kullanılan temizlik malzemelerindeki kimyasal içeriklerin gerçekten ürün üzerinde yazıldığı gibi olmadığını merdiven altı üretimlerinin tespiti mümkün olabilecekti. Bu nedenle, akşam karanlığında araçların arkasında veya bilmediğiniz yerlerde ucuz fiyatlı ürünler almak istiyorsanız, sağlığınızın riske girebileceğini şimdiden göz önünde bulundurmanız gerekmektedir" ifadelerini kullandı.