Hastanemiz Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Asude Aksoy'dan Kanser Hastalarına Önemli Tavsiyeler
10 Haziran 2024

Kanser olduğu hastaya söylenmeli mi?

Türkiye'de onkologların en çok zorlandığı konulardan biri ‘’tanı anında kişiye kanser olduğu söylenmeli mi? veya nasıl bu konu ifade edilmeli‘’ dir. Biz onkologlar bu konuda oldukça zorlanmaktayız. Bizler bir tarafdan hastayı demoralize etmeden diğer tarafdan da hastalığın boyutunu gerçekçi bir ifade ile onun güvenini, inancını sarsmayacak şekilde kalabalık poliklinik ortamı içerisinde hastanın anlayabileceği şekilde net bir ifade ile nasıl anlatabiliriz? stresini yaşamaktayız.   Kanser tedavisi uzun soluklu bir yolculuk olduğu için ve bu yolculukta ana yolcu da hasta olduğundan yolda neler ile karşılaşılabilineceğini bilmesi gerekmektedir ki bu yolculuktan hasta en azami şekilde faydalanabilsin.  Hasta yakınları bazen yazılı, bazen sözlü olarak ‘’ hastam bu hastalığın ismini bilmese de olur, onu bu şekliyle tedavi etseniz’’ diye endişelerini dile getirmekte ve doktora yön vermeye çalışmaktadır. Kim ne derse desin iletişimin çok yüksek düzeyde olduğu günümüzde kemoterapi ünitesine, onkoloji servisine giren hastaya hastalığı direkt yüzüne söylenmemiş bile olsa hasta hastalığını tahmin etmekte, bilmektedir. Hasta–doktor arasındaki güven en başından itibaren doğru-düzgün bir şekilde inşaa edilmelidir. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki kişinin hastalığının derecesini bilmesi hastalığın tedavisi hususunda doktora ve sağlık personeline uyumunu daha kolay sağlamaktadır. Hasta eğer hastalığın tüm detaylarını öğrenip ciddi bir depresyon-intihar durumlarına girebilecek potansiyelde ise o zaman doktor tecrübesi ile olayı değerlendirip, detayları sadece hasta yakınları ile paylaşarak süreci ilerletmesi en akılcıl yaklaşımdır. Buradaki en önemli mihenk taşı doktorun tecrübesidir.

 

Hasta yakınları nasıl davranmalıdır?

Kanser hastası yakınları, hasta ile doktoru ve sağlık personeli- kurumu arasında köprü vazifesini gören insanlardır, bu köprü sağlam olmalıdır ki hem kanser hastasına yardım edebilsin hem de sağlık personeli ve hasta yakınları arasındaki iletişimi en optimal şekilde yürütebilsin. Hastanın alıştığı düzeni bozmadan yaşamına mümkün olduğunca normal bir şekilde devam ettirebilmesine yardımcı olmalı, doktorun hastane dışındaki yaşam önerilerinin devamını, tedavi için önerilecek ilaçların temini hususunda gerekecek  bazı yasal süreçlerin takibi ve ikamesini yapabilecek, aileye de bu yönde doğru bilgi aktarımı yapabilecek nitelikli, pozitif yaşam enerjisi ile dolu  akıl-ruh sağlığı yerinde olan maddi-manevi hesaplaşmaları olmayan, kendi fiziksel-ruhsal yorgunluğu olduğunda onun yaptığı işleri kaldığı noktadan  doğru bir şekilde takip edebilecek şekilde hastanın çevresindeki yakınlarından devri daim  birkaç kişi  bu görevleri üstlenmeli ve sağlık personeli ile her daim pozitif bir ilişki içerisinde olmadırlar.

 

Hastaların moralini yüksek tutması için neler yapılmalıdır?

Hastalar hastalıklarını öğrenmeden önce hangi işlerlerle uğraşarak zamanlarını daha kaliteli, daha mutlu olarak geçiriyorlarsa o dönemlerdeki uğraş, hobi….. , alışkanlıklarını devam ettirmeye çalışmalıdırlar. Kişi meditasyonla mı daha iyi hissediyor kendini onu yapmalıdır, müzik dinlemek ona fiziksel ve ruhsal iyilik veriyor onu yapmaya devam etmelidir, yüzerek kendinin psikolojik ve bedenen rahatladığını hissediyorsa yüzebiliyorsa buna devam etmeli, kişi Kur'an okumayı, kitap okumayı seviyorsa ve bunlardan  haz duyuyorsa bu alışkanlıklarına devam etmeli veya el işi yaparak kendine daha mutlu hissediyorsa bu işleri yapabildiği ölçüde devam ederek  meşguliyetini arttırmalı ki moral- motivasyon hep yüksek düzeylerde kalsın.

 

Kemoterapi sürecinde dikkat edilmesi gerekenler

Ameliyat-radyoterapi öncesi-sonrasında uygulanması planlanan kemoterapi sürecinde, en temel nokta kemoterapi sonrası enfeksiyonlardan korunmaktır. Bunun için de ;

·  Kemoterapi sonrası en azından ilk bir hafta çok kalabalık ortamlarda bulunulmamalı, eve misafir kabul edilmemeli, hasta insanlarla aynı ortam paylaşılmamalı,

·  Mümkün oldukça dışarıdan hazır yemek tüketilmemesi tavsiye edilmeli,

·   Kemoterapi süreci boyunca tokalaşmak, sarılmak gibi bireylere yakın temaslardan kaçınmalı ve bunu anlayışla karşılamalı,

·   Olabildiğince ama abartmadan genel hijyen kurallarına riayet etmeli,

·  Su tüketimine dikkat etmeli. Verilen ilaçların vücuttan atılmasının en temel yolu böbrek yani idrardır. Eğer yeteri kadar su içilmez ise; vücut ilaçtan temizlenemeyecek ve böbrek faaliyetlerini olumsuz yönde etkileyecektir. Hasta  su içmekte zorlanıyorsanız ve özellikle suyun tat ve kokusundan rahatsız oluyorsanız suyun içine 1-2 damla limon suyu damlatmak; tarçın kabuğu, elma dilimi ya da çilek suyun kokusunu alacaktır. Ya da bir sağlık kuruluşundan ( evde bakım hizmetlerinden veya aile sağlık merkezlerinden) alamadığı sıvı takviyesini damar yolu ile alabilir,

· Kemoterapi sürecinde hareketsiz kalınmaması, hiç değilse evin içinde olsun hareket edilmesi tavsiye edilmektedir. Hareketsizlik akciğer enfeksiyonu, pıhtı atma riski, kaslarda zayıflama ve kabızlık gibi istenmeyen durumlara sebebiyet verdiği için basit gözüken arka planda birçok hastalığa davetiye çıkaran bir durumdur.

· Ateş, en korkulan yan etkidir. Bundan dolayı yüksek ateş olduğu zaman; -yüksek ateşten kast edilen 38 ve üzerine çıkan vücut ısısıdır- vücut ısısı normale düşse dahi derhal acil servise başvurulmalı ve özellikle yapılacak kan kontrolleri ile  bu durum erkenden tespit edilebilinir ve gerekli  önlemler vakitlice alınabilir,

· İshal,  günde 2-3 defadan fazla büyük tuvalete çıkılıyor ise mutlaka yine acil servise başvurulması gereklidir. Hafif ishal varsa veya büyük abdestte yumuşama var ise; patates, muz ya da rendelenmiş kabuksuz elma tüketilebilir, ancak bazı durumlarda bu besinler uygun olmayacağı için mutlaka hastaların doktorlarına danışıp, bu gıdaları uygun görüp görmediğini teyit etmeleri gerekir.

·  Bazı ilaçların  “Oksaliplatin” gibi soğuk ile etkileşimi vardır. Bundan dolayı bu serumu aldıktan sonra; soğuk su içilmemesi, soğuk demirin tutulmaması, hava soğuk iken dışarı çıkılmaması ya da soğuk havada dışarı çıkılacak ise eldiven atkı bere gibi koruyucuların kullanılması, buzdolabını açıp önünde durulmaması, tuvaletten sonra soğuk su ile el yıkanmaması veya soğuk su ile abdest alınmaması önemlidir. Aksi takdirde elektrik çarpmasına benzer bir his yaşanacaktır. Genellikle hayatı tehdit etmemek ile birlikte rahatsız edici bir hisse yol açan bu yan etkiye genellikle kemoterapiden sonraki 5-6 gün dikkat edilmesi gerekir.

·  Kemoterapi dönemi içerisinde ısırgan otu, greyfurt ve nar ilaç etkileşimlerinden dolayı önerilmemektedir.

· Kemoterapide verilen bulantı ilaçları kabızlık yapabilir. Kabızlık olması durumunda bol su içilmesi ve hareket edilmesi uygundur. Doktor önerisi ile kabızlık giderici hap, toz ya da şurup niteliğindeki ilaçlar kullanılabilir.

· Ağızda yara olmaması için, kemoterapi sonrasındaki bir hafta süre ile tuzlu su ya da yemek karbonatı ile günde 2-3 kez gargara yapılması uygundur. Çıkarılabilir takma diş kullanımı varsa, takma diş çıkarıldıktan sonra gargara yapılması dişin altında yara olmasını engeller.

· Bulantı olması durumunda hekiminiz tarafından size önerilen bulantı ilaçlarını kullanabilirsiniz. Bu ilaçların bazen kabızlık yapabileceği bilinmelidir.  Bunun yanı sıra, tatlı, yağlı ve aşırı sıcak gıdalar bulantı- kusmayı arttırır. Tam tersi niteliğindeki soğuk, tuzlu ve yağsız gıdalar bulantıyı azaltacaktır. Yoğurt, patates haşlaması, zeytin ve peynir gibi basit gıdaları midenizi yormadan tüketebilirsiniz.   

Genel uyarılar

Kanser bir hastalıktır, bir son değildir. Bu hastalığın tedavisi içerisinde hasta, hasta yakınları, doktor, sağlık personeli her daim iletişim içerisindedir. Bu süreç insanların  yüzüne bakıp  da hastanın, hasta yakınının, doktorun, sağlık personelinin ne dediğini , ne demek istediğini kelimelerin ağızlara  dökülmeden beden-hal dilleriyle semaya ulaşmasıdır.